TÜRKİYE’DE YURTDIŞI EĞİTİM
TÜRKİYE’DE YURTDIŞI EĞİTİM
Sonda söyleyeceğimizi en başta belirterek başlayalım. Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı, Türkiye’den yurtdışına çıkan ve Türkiye’ye uluslararası eğitim almak amacıyla gelen öğrenciler hesaba katıldığında 2 milyar doların üzerinde bir ticaret hareketliliğine sahip, bu ekonomik veriler dışında sosyal ve kültürel olarak da pek çok katma değer oluşturan büyük bir sektör aslında. Tabi, bütün dünyada kendi ülkesi dışında eğitim alan öğrencilerin harcamalarının en güncel OECD verilerine göre 100 milyar doların üzerinde olduğu düşünüldüğünde, henüz pastanın küçük bir dilimini elimizde tutuyor oluşumuz da farkında olmamız gereken başka bir realite.
Finansal danışmanlık, psikolojik danışmanlık, ya da eğitim danışmanlığı… Hayatımızın herhangi bir safhasında, atacağımız adımları, işin profesyonellerine danışma kültürünün pek yerleşik olmadığı yadsınamaz bir gerçek. Geleneksel sözlü kültürümüz, tanıdıklar ve yakın çevrenin yönlendirmelerine daha açık bir zihin yapısına sahip olmamızın en baskın sebebi olsa gerek.
Ancak bu trend de zamanla değişiyor. Öğrenciler, satın aldıkları danışmanlık hizmetlerinin sadece bir evrak muamelesi olmadığının, global rekabet koşulları içerisinde doğru bir akademik yönlendirmenin süreç içindeki vize başvurusu, seyahat, konaklama gibi somut ihtiyaçların da ötesinde bir öneme sahip olduğunun farkındalar artık. Kişilik özelliklerime, kariyer hedeflerime en uygun ülke, şehir, okul, eğitim programı nedir gibi soruların hayati önem taşıdığını herkes kabul etmiş durumda. Zaten sektörümüzü turizm sektöründen ayıran en belirgin özellik de bu.
Satın alma gücümüzün artışı, eğitim odaklı rekabetin genç nüfus üzerinde oluşturduğu istihdam baskısı, internet kullanımının bu denli yaygınlaşması ve bilginin ulaşılabilirliğinin bilim kurgu seviyelerine çıkmış olması, sadece İngilizce ya da ‘yol yordam’ bilmediği için kapımızı çalan ilk yıllarımızdaki öğrenci ve veli profilinden tamamen farklı bir noktaya getirdi mesleğimizin muhataplık seviyesini. Profesyonel eğitim danışmanları olarak, çok daha eğitimli ve geçmişe kıyasla daha yüksek beklenti ve hedeflere sahip bir aday profiliyle karşı karşıyayız.
Bu durum, masanın bu tarafında duran bizlerin de mesleki yeterlilik, her an sosyal ve iktisadi meselelerin takip edildiği bir veri tabanı, sadece eğitim programlarının değil, iş ve akademi dünyasının da nabzının sürekli olarak tutulduğu güncel bir bilgi dağarcığı gibi konu başlıklarında hazır ve nazır olma mecburiyetimizi doğuruyor.
Öğrenci ve profesyonellerimizin, herkesçe kabul edilen İngilizce ve/veya 2. bir yabancı dil ihtiyaçlarının yanı sıra, mezuniyetleri sonrasında Türkiye’deki uluslararası şirketlerde dahi yabancı profesyonellerle rekabet etmek zorunda kaldıkları bir döneme girmiş bulunuyoruz. Yurt içi işe alımlarda dahi alanında yetkin İK uzmanları yüzlerce seçeneği değerlendiriyor, şirketler kendilerine en çok katma değeri sağlayacak her anlamda kendisini geliştirmiş adayları aramakla meşgul. Farklı kültürlerle tanışmış, tek başına yaşama erişkinliğini eğitim hayatının bir yerinde pratize etmiş, doğru eğitimi doğru eğitim kurumunda ve atmosferinde almış, henüz öğrenciliğinde büyük bir kurumun stajyer olarak parçası olmuş adaylar tabi ki bir değil bin adım öne çıkmış oluyor. Özellikle vurguladığımız haliyle, sadece aldıkları eğitim ya da CV lerine ekledikleri afilli ifadeler değil, yurtdışında eğitim alan öğrencilerin kişisel gelişimleri, erişkinlik, mukayese yeteneği, kendini doğru ifade edebilme, hedefleri ve reel hayat arasındaki kopuklukları doğru tespit ve yerinde müdahalelerle minimuma indirme gibi başlıklarda hem sosyal hem de profesyonel hayata daha hazır bireyler haline geldiklerini de kolaylıkla gözlemleyebiliyoruz.
Toparlamak gerekirse, yurtdışı eğitim sektörünü, profesyonelleri, öğrencileri, devlet kurumları yani bütün unsurlarıyla iktisadi büyüklüğünün çok daha ötesinde bir öneme sahip sosyal ve ekonomik kalkınmamızın beşeri elementlerini yetiştirecek bir kalkınma projesi olarak görmek gerektiğine inanıyoruz.
*Ekonomiks dergisi Kasım 2017 sayısında Yön.Kur.Bşk Osman Yılmaz`ın yazısı